23 Nisan 2010 Cuma

Facebook, Twitter ve sosyal medya gerçeği


Başlık oturaklı olsun ki ciddi şeylerden bahsettiğim anlaşılsın istedim. Aslında konu iş yerlerinde verimi düşürdüğü için yasaklanan, tam olarak ne İŞE yaradığı anlaşılamamış ama reklam ve iletişim dünyasının düşerse kırılır edasıyla itinayla yaklaştığı sosyal medya yani Facebook, LinkedIn, Tweeter filan...
Hayatı ve var olmayı 140 karaterle indirgemekle "suçlanan" Twitter niye olmazsa olmazı oldu radyo TV programlarının? Köşe yazarları ve anchor kişiler nasıl atıp tutuyolar karşılıklı Twitt'lerle ve sonunda kim ne kazanıyor bu işten?

Niye status update etmek gerekiyor, profil resmin kişiliğin hakkında ne söylüyor, hayatın facebook arkadaşlarının sayısıyla mı doğru orantıda dolu dolu, Facebook da arkadaşlık teklifini kabul etmemek Sosyal Medyada İntihar'a neden olur mu?

Daha birçok geyik var bu konularda yapılabilecek. Fakat işin özünde şu var benim anladığım: İnsanlar birçok şeyin yanı sıra samimiyet, eğlence, haberdar olmak, birşeylerin parçası olmak istiyor. Facebook da, Twitter da bunu sunuyor. Geçmiş resimleri tagleyip yeni buluşmalar planlayabildikleri, beklenmedik mesajlardan unutulan eski sevgililerin çıktığı Facebook ve ulaşamadığımız ünlülerin en son hangi Oscar ödüllü oyuncuya ne laf attıklarını takip edebilmek hayata tuz biber oluyor. Evet bir İŞE yaramıyor olabilir bunlar, adeta eski bir dostun doğumgünüzü hatırlaması kadar. Ama hayata tat kattıkları kesin.

Bu arada İŞE yaramak derken bu konuyu bu kadar kısa kesmemek lazım. Yaradıkları işler de var elbet: Marka bağlılığı ve satın alma oranlarını etkilediği söyleniyor Facebook gruplarının mesela. Henüz rakamlar yok elimde, bulunca ekleyeceğim söz. Ama ilk defa, tüketiciyle neyi almaları, ne yapmaları konusunda tonlarca para akıtan şirketler, hiç de o kadar harcamadan tüketiciyi "takipçileri" yapmayı buralarda başarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder